- Türkiye her geçen gün nüfus olarak artıyor ve bu da özellikle ulaşım alanında bir çok ihtiyacı beraberinde getiriyor. Sizce Türkiye şu an ulaşım alanında yaptığı projeler yeterli mi?
Türkiye’nin nüfusu bu yıl ilk kez 80 milyonu geçti ve nüfusun %92’si şehirlerde yaşıyor. Sadece İstanbul’un nüfusu bile 15 milyonu aştı, Avrupa’nın en kalabalık şehri. Şehirlerdeki nüfus artışı da beraberinde trafik sıkışıklığını getiriyor. Türkiye dünyada en fazla trafik sıkışıklığının yaşandığı 10'uncu ülke, İstanbul da 15'nci şehir. Ayrıca 2016 yılı rakamlarına göre Türkiye’de trafik çarpışmalarında 7500 vatandaşımız hayatını kaybetti. Trafik çarpışmalarının %52’si kent içinde meydana gelirken özellikle de savunmasız yol kullanıcısı olarak adlandırdığımız yaya ve bisikletli ölümlerinde de ciddi oranda artış oldu. Örneğin 2016 yılında bir önceki yıla göre yaya ölümleri %162 arttı.
Geçen yıl Başbakanımız Binali Yıldırım önümüzdeki 10 yılda sadece ulaşım alanına 100 milyar dolardan fazla yatırım yapılacağını açıkladı. Türkiye’de ulaşıma yapılan ve yapılacak olan yatırımlar diğer sektörlerle karşılaştırıldığında çok yüksek; ancak burada bu yatırımların ne kadarının şehirlerdeki trafik sıkışıklığını çözmeye yönelik proje yatırımları olduğu önem kazanıyor. Bu anlamda yeni yollar yapmaya yönelik dolayısıyla araç sayısını arttırmaya yönelik projelerden ziyade bizim WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler olarak sürdürülebilir kent içi ulaşım olarak tanımladığımız toplu taşıma, raylı sistem, motorsuz ulaşım (bisiklet, yürüme), akıllı ulaşım sistemleri gibi çözümler içeren proje yatırımlarının hayat bulması şehirlerimizde halihazırda yaşanan problemleri çözmek için çok önemli.
- Geçtiğimiz nisan ayında Busworld Türkiye konferansı düzenlediniz. Konferans hakkında bilgi verir misiniz?
19-21 Nisan tarihlerinde İzmirde düzenlenen Busworld etkinliğinin içinde 19 ve 20 Nisanda açılışını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yaptığı WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler olarak Busworld Akademi ile ortak bir Konferans düzenledik. Konferansta otobüs sektöründeki market trendleri, elektrikli otobüsler, toplu taşımada kullanılan otobüslerde güvenlik ve teknoloji gibi konular ele alındı. Parçası olduğumuz WRI ağından ve WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirlerden; İzmir Büyükşehir Belediyesi, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, Edirne Belediyesi’nden; ESHOT ve İETT’den; özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından konusunda uzman çok değerli konuşmacıların yer aldığı bu konferansa özel sektör, yerel ve merkezi yönetim temsilcilerinden oluşan kalabalık bir katılım sağlandı. İklim değişikliğiyle mücadele konusunda şehirlerin geniş etkiye sahip sürdürülebilir çözümler kullanması çok önemli. Bu mücadelede de toplu taşıma araçlarının elektrifikasyonu önemli bir adım. Bu açıdan bilhassa elektrikli otobüslere yönelik ülkemizde atılan ve atılması planlanan projeleri bu etkinlikte konuşmak çok heyecan vericiydi.
- Ulaşım alanında son zamanlarda elektrikli otobüsler kullanılmaya başlandı. Elektrikli otobüslerin ne tür avantajları var?
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki WHO (World Health Organization-Dünya Sağlık Örgütü)’nun verilerine göre dünya genelinde salımların yaklaşık %23’ü ulaşımdan kaynaklanıyor. Ulaşım kaynaklı salımları azaltmak ve Paris Antlaşması ile de ülkelerin hava kalitesi hedeflerine ulaşmaları için bazı önlemlerin alınması zorunlu hale gelmiştir. Bu adımların en başında da kent içi ulaşımın mevcut dizel motorlu otobüsler yerine elektrikli otobüslerle yapılmasıdır. Elektrikli otobüslerin sıfır salım özelliğinin çevreye olumlu etkisinin yanında işletme ve bakım maliyetlerinin uygunluğu da işletmecilere büyük avantaj sağlamaktadır. İlk yatırım maliyeti diğer konvansiyonel dizel motorlu araçlara göre yüksek olmakla birlikte mekanik ve hareketli parça sayısının neredeyse hiç olmaması bu araçların bakım onarım maliyetlerini düşük kılıyor. Ayrıca yakıttan tasarrufla sağlanan düşük işletme maliyeti en büyük avantajı olarak sıralanabilir.
- Türkiye'de elektrikli otobüs kullanımı dünyaya göre henüz beklenen seviyeye ulaşamadı. Sizce bunun sebebi nedir? ve gelecekte ne gibi çalışmalar yapılması gerekiyor?
Elektrikli otobüsler yaygınlaşacaktır. Hatta sadece otobüslerin bir parçası olduğu kent içi toplu taşıma sistemleri de değil, şahsi araçlarımızdan kiraladığımız bisikletlere kadar bütün ulaşım sistemleri kademeli olarak elektrikli olacaktır. Büyük otomotiv üreticileri, akaryakıt şirketleri gibi sektör paydaşları da bu geleceğin farkındalar ve bütün stratejik planlarını bu doğrultuda yapıyorlar.
Otobüslerin hali hazırda daha hızlı yaygınlaşmamasının sebeplerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
- İlk yatırım maliyetlerinin yüksekliği,
- Bu teknoloji hakkında bilgi eksikliği
- Eski model ihale ve işletmecilik anlayışları.
- Hollanda’da elektrikli otobüslerin kullanımı Türkiye'ye göre daha yaygın. Hatta nisan ayında Hollada'nın en büyük havalimanı olan Schiphol Havalimanı'na ulaşım tamamen elektrikli otobüsler ile sağlanmaya başlandı. Bu bağlamda Türkiye ile karşılaştırdığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?
Elektrikli otobüsler hakkında içinde Türkiye ofisi olarak bizim araştırmalarımızın da yer aldığı küresel bir WRI yayını hazırlıyoruz. Bu yayında ele alınacak İzmir ve Amsterdam örneklerini Türkiye ofisi olarak biz inceliyoruz. Amsterdam kent merkezinde halihazırda bir elektrikli otobüs işletmesi henüz mevcut değil ancak buna karşılık geçtiğimiz yıldan bu yana İzmir’de 20 adet elektrikli otobüs işletiliyor. Schiphol’deki örnek ise daha çok havalimanı ulaşımı için kullanılırken gelecek yıllarda başta Amsterdam ve Rotterdam şehir merkezlerinde elektrikli otobüs yaygınlaşacak gibi gözüküyor.
- Son zamanlarda özellikle İstanbul'da metro projelerine ağırlık verildi ve Metro projeleri ile ulaşımdaki sıkıntının çözüleceği öngörülüyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Sizce metro projeleri ulaşım sorununu çözmek için yeterli mi?
Biz WRI olarak ilk günden beri sürdürülebilir ulaşım sistemleri özelinde yerel ve merkezi yönetimlerle çalışıyoruz. Ulaşım sorununun da bize göre tek çözümü sürdürülebilir ulaşım sistemleridir. Sürdürülebilir ulaşım sistemin en önemli parçası metro gibi ana toplu taşıma sistemleri olmakla beraber yürüme ve bisiklet gibi aktif ulaşım türlerinin de sürdürülebilir ulaşımın bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Metro, metrobüs, hafif raylı gibi sistemlere olan yatırımların başarılı yatırımlar olarak değerlendirilmesi için bu sistemler ile yolcunun asıl varış noktası arasında güvenli ve erişilebilir yürüme ve bisiklet altyapısı sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde bütüncül bir sürdürülebilir ulaşım sisteminden bahsedebiliriz. Aksi takdirde bu sistemler yatırım maliyetlerinin altında hizmet seviyeleriyle sorunun çözümü değil, yalnızca bir parçası olacaklardır.
Bu röportajın orijinali burada yayınlanmıştır: http://www.apayayincilik.com.tr/edergi/yol-teknolojileri/files/assets/basic-html/index.html#1