2010 yılında EMBARQ Türkiye, Danimarkalı Gehl Architects ve Fatih Belediyesi ile işbirliğinde Tarihi Yarımada üzerine çalışmalarına başladı. Yolların tamamen ya da belirli süre zarflarında araç trafiğine kapatıldığı yayalaştırma çalışmalarının çeşitli faydaları bulunuyor. Yalnızca yayaların güvenliği ve erişimleri iyileştirilmiyor; aynı zamanda kentlere sosyal, çevresel ve ekonomik faydalar kazandırılıyor.
Bir kentin yaşam kalitesini iyileştirmek ve daha erişilebilir kentler yaratmak için sürdürülebilir ulaşım ile kent tasarımı hesaba katılması gereken temel faktörler. Yayalaştırma projesinin amacı da İstanbul’un sürdürülebilir ulaşım ve kent tasarımı potansiyelini ortaya koymaktı. EMBARQ Türkiye, yeni “Mevcut Durum Değerlendirmesi” kapsamında 495 kentli, 95 İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü öğrencisi ile 740 yerel işletmeye yayalaştırma projesinin kendilerini nasıl etkilediğini sordu. Aldıkları cevaplar üzerinden de bu projenin Tarihi Yarımada’da gün içinde 2,5 milyonu bulan nüfusunun yayalaştırma üzerine algısını ölçmeye çalıştı.
Neden yayalaştırma?
Toplum etkileşimi için gerekli olan güvenli, cazibe merkezi ve erişilebilir alanlar sürdürülebilir ve yaşanabilir kentlerin en temel bileşeni. Çoğu zamansa, kent liderleri kentsel büyüme ve genişleme adına kamusal alanlardan ve yürünebilir alanlardan feragat ediyorlar.
Yayalaştırmanın kent merkezleri için kayda değer faydaları var. Yayalaştırılan alanlarda yatırımı çekip ticari faaliyetleri canlandırmak çok daha kolay. Ayrıca yayalaştırmanın aktif ulaşım sayesinde arttırdığı fiziksel aktiviteyle halk sağlığı üzerine de önemli etkileri var. Azalan hava kirliliği ve daha güvenli trafik ise diğer etkileri arasında yer alıyor. Yayalaştırma projeleriyle yollardaki araç sayısı azalırken sera gazı salımlarının azaltımına da katkı sağlıyor. Bunların yanı sıra, bir yandan yerel işletmeleri desteklerken diğer yandan da turizm ve kültür değişimi sayesinde ekonomik büyümeyi de pekiştiriyor.
Memnuniyet oranı %80
Anket yapılan üç grubun geneline bakıldığında yayalaştırma projesinin akabinde gelen değişikliklerden %80 oranında bir memnuniyet var. Bu kadar geniş ve farklı yerlerden gelen kitleleri etkileyen projelerde rastlanması güç bir oran.
Ulaşım türleri
Kentleri daha eşitlikçi ve erişilebilir bir hale getirmek için farklı ulaşım türleriyle toplumdaki bireylerin hareketlilik ihtiyacını karşılamak gerekiyor. Yapılan anketlerle Tarihi Yarımada’nın erişilebilirliğinin de ölçülmesi planlandı. Bunun için de anket katılımcılarına en çok hangi ulaşım türüyle Tarihi Yarımada’ya ulaştıkları soruldu. Yüzde 41 kadar bir çoğunluk raylı sistemi tercih ettiğini belirtti. Bunu yüzde 30’la vapur, yüzde 13’le de otobüs takip etti. Yalnızca yüzde 4’lük bir kesim kendi özel aracını kullanarak seyahat ettiğini belirtti. Anket sonuçlarından da yayalaştırma projelerinin araç sahipliği oranlarını azaltacak bir strateji olduğunu söylemek mümkün. Bir yandan çarpışma oranlarını düşürürken bir yandan da İstanbul’untrafik çilesiyle mücadelede de yardımcı olabilir.
Güvenlik ve yaşanabilirlik
İstanbul’daki yayalaştırmanın önemli faydaları arasında yaya güvenliği ve yürünebilir alanlar yer alıyor. Ancak öte yandan ankete katılanlar kent tasarımı ve estetik, tarihi mirasın korunması ve hava kalitesi gibi alanlarda da iyileşmelerin görüldüğünü belirtti. Daha fazla cadde yayalaştırılıp yeni kamusal alanlar genişledikçe bu gibi faydaların etkisinin zaman içerisinde daha da artması bekleniyor.
Trafik güvenliği ise kayda değer ilerlemelerin görüldüğü bir diğer alan; ancak daha tam olarak çözülmüş değil. Yayaları içeren çarpışmaların sayısında ciddi bir azalma gözlenmesine rağmen Tarihi Yarımada’da trafiğe gelen kısıtlamalarla birlikte motorlu taşıtların çoğu yayalaştırılmış bölgeyi çevreleyen alana sıkışmış durumda. Yayaları da içeren çarpışmaların çoğu artık Tarihi Yarımada çevresinde meydana geldiği için takip edilecek adım olarak İstanbul’un caddeleri ve sokaklarını tüm yol kullanıcıları için güvenli kılınması gerekiyor.
Tarihi Yarımada’da sürekli bir hareket var
Kentin yapısını, kapsadığı coğrafi alanı ve etkilenen nüfusunu düşününce İstanbul Tarihi Yarımada’nın yayalaştırılması muazzam bir proje. Yarattığı tüm değişime bakarak aradan sadece üç yıl geçmiş olmasına inanmak zor. Fakat hala yapılması gereken başka iyileştirmelerin olduğunu da unutmamak lazım.
EMBARQ Türkiye’nin hazırladığı “Mevcut Durum Analizi” bir yandan üzerine gidilmesi gereken konuları tanımlarken diğer yandan da bunları nasıl ele almak gerektiğine dair yol haritası oluşturuyor. Bir yayalaştırma projesinin yüzde 100 başarılı olabilmesi için tüm paydaşlarının memnun olması gerekir. Kent tasarımı artık sadece araç ve binaların ihtiyaçlarına yönelmekle kalmayıp insanların da ihtiyaçlarına eğilmeli. Sürdürülebilir bir kentleşmenin püf noktası toplulukları birbirinden ayırmadan, bilakis onları bir araya getiren daha güvenli ve erişilebilir caddeler tasarlamak. Bu anlayışla şüphesiz hem İstanbul’da hem de dünyanın diğer kentlerinde insanların yaşam kalitesi artacaktır.
Raporu okumak için: İstanbul Tarihi Yarımada Yayalaştırma Projesi Mevcut Durum Değerlendirmesi Haziran 2014 Raporu